• Mart 5, 2025
  • Enes Koç

Yönetim anlayışlarında tarihsel süreçte çeşitli anlayışlar ortaya çıkmış ve farklı dönemlerde bu yöntemler, içinde bulunulan ülkenin özelliklerine göre uygulanmıştır. Geleneksel kamu yönetimi anlayışı; katı, hiyerarşik ve merkezi bir yapı ve kurallar bütününe bağlı olarak yönetim anlayışı geliştirmiştir. 1970’li yıllarda kamu yönetiminin başarılı olma sürecini arttırmak yeni kamu yönetimi anlayışı ortaya çıkmıştır. Yeni kamu yönetimi anlayışı; devletin faaliyet alanının küçülmesi, işletme/şirket yönetimine ait yönetim tekniklerinin kamu yönetiminde kullanılması, vatandaş-müşteri odaklı bir yönetimin benimsenmesi ve bununla birlikte hizmette yerelleşmeye gidilerek esnek bürokratik yapının oluşturulması şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Bu yeni anlayışın yerel yönetimlerin yetki ve sorumluluklarını da arttıran bir yönü olduğu söylenebilir. Tabiri caizse adem-i merkeziyetçi bir yönteme yakınsayan yönlerinin olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Yeni kamu yönetimi anlayışı içerisinde dikkat çeken en önemli kavram ve yöntemlerden birisi “yönetişim”dir. Yönetişim; kamu yönetiminin daha etkin, verimli ve vatandaş odaklı hale getirilmesini amaçlayan anlayıştır. Daha çok katılımcı, şeffaf ve hesap verilebilir bir modeli benimseyen yönetişim anlayışı; devlet, özel sektör ve sivil toplum arasındaki iş birliğine dayalı, katılımcı ve esnek bir yönetim modelidir. Yerelleşmeyi içinde barındıran bu anlayış, vatandaşa daha yakın olan, ihtiyaçları daha kolay tespit edebilen yerel yönetimler vatandaşların hayatlarını kolaylaştıracak daha etkili projeler yapabilmesine olanak sağlamaktadır.

Günümüzde yönetişim anlayışı örneklerine birçok ülkede rastlamaktayız. Yerel yönetimlerde halk meclisleri veya anketler yoluyla görüş alınması, katılımcılığın bir örneğidir. Bilgi edinme hakları ve dijital platformlar üzerinden hesap verilebilirlik mekanizmaları bu bağlamda öne çıkmaktadır. Teknolojinin kamu yönetiminde kullanılmasıyla birlikte E-Devlet uygulamaları yaygınlaşmıştır. E-devlet sistemleri sayesinde vatandaşlar, kamu hizmetlerine daha hızlı ve etkin bir şekilde erişim sağlayabilmektedir. Yönetişim anlayışı ile yerel idareler, halkın ihtiyaçlarına daha hızlı ve doğrudan yanıt verebilmektedir. Örneğin, belediyelerin yerel altyapı projelerini halkın görüşlerini alarak yürütmesi, yerel yönetimlerin okullar, hastaneler ve sosyal hizmetler gibi konularda daha bağımsız kararlar alması,  yerelleşme uygulamalarına örnek gösterilebilir.

Türkiye’de belediye başkanı adayları seçim süreçlerinde katılımı bütçe, halk meclisleri, hemşehri konseyleri, kent konseyleri gibi çeşitli grupları yönetime dahil eden projelerini seçim vaadi olarak belirtmektedir. Şu anda da birçok belediyede bu yapılar bulunmaktadır. Ancak önemli olan husus bu yapılara halkın ve sivil toplumun katılımıdır. Bu yapıların işlevli olabilmesi için pratik düzlemde uygulanabilir, işlevsel ve etkin olması gerekmektedir. Bununla birlikte etki yaratan çıktılara ulaşılması nihai hedef olmalıdır. Ne yazık ki bu yapılar belirli aralıklarla toplantılar yapılan bir oluşumun ötesine geçememektedir.

Özetle, yeni kamu yönetimi ve yönetişim anlayışları yerel yönetimlerde etkin şekilde kullanılamamakta ve oluşturulan mekanizmalar anlamlı etkiler oluşturamamaktadır. Bu sistemlerin daha efektif çalışması için belediyelerin bu alanda yaptıkları yatırımları ve eforlarını arttırmaları gerekmekle beraber halkın ve sivil toplumun daha fazla bu alanlarda etkin olmaya çaba harcaması gerekmektedir. Bu sayede yapılan faaliyetler daha denetlenebilir ve kritik sorunlara çözüm üretebilecektir.